Erdoğan’ın oyun planı final safhasına mı geçti?

Ahval’de yazmaya başladığımda ilk makalem Erdoğan’ın oynadığı tehlikeli oyunu anlatan bir makaleydi. “Boğazdaki Son Kayser-i Rum” başlığını taşıyan makalede Erdoğan’ın selefleri olan müstebitler gibi din ve dini duyguları siyasi emelleri için istismar ettiğini ifade etmiştim.

Dinin, devletin ve/veya iktidarın varoluşu ve hedefleri için araşsallaştırılmasına ek olarak, Erdoğan iktidarının gayrı meşru ve gayrı dini icraatlarına icazet misyonu da yüklenmişti dine.

Varlıkları dahi İslam’a aykırı olan din adamları zümresi Erdoğan’ın günahlarına fetva yazmak, suçlarını örtmek, onun icraatlarını övmek ve ona karşı çıkanları aforoz etmek ve engizisyon mahkemeleri kurmakla meşgul oluyorlar şimdi.

Eğer bu konuyu son yüzyıllık Türkiye tarihi içinde değerlendirecek olsaydım, İttihatçı kodlarla kurulan devletin Ülkücülerden sonra İslamcıları da devletin stepne lastiğine çevirdiğini söylerdim.

Ülkücülüğün askerler tarafından kurulduğunu, başlatıldığını zaten biliyorduk. Meğer İslamcılar da Ülkücülerin yetersiz kalabileceği bir zaman için devreye sokulmak için hazır hale getirilmiş. Ama bu sefer İslamcılar askerler eliyle değil, istihbaratçılar eliyle hazırlanmışlardı.

Evet, bugün Türkiye’de bütün İslamcı cemaat, hareket ve tarikatların, kiminin tepesindeki Şeyhleri, Hoca Efendileri, kiminin ise ikinci sıradaki liderleri tamamen MİT’e angaje olmuş ve MİT’in kontrolündedirler. MİT’e angaje olmayan İslami hareketlerin ise başına inen balyozlara hepimiz şahidiz. MİT etkisinden uzak olduğu zannedilen Gülen cemaatinde bile çok sayıda MİT devşirmesi olduğunu 15 Temmuz sırasında, ve sonrasında cemaat içi hareketlerden hepimiz gördük. Diğerlerinin halini varın siz düşünün.

Erdoğan’ın suçları birikmeye devam ediyor. 17/25 Aralık’ta ortaya saçılanlar dahil her şey kayıt altına alınmış, zamanı gelince adil mahkemelere verilmek üzere hazır bekletiliyor. Bunu en iyi Erdoğan biliyor. Bundan dolayı Erdoğan’ın iktidarı devretmek gibi bir lüksü yok.

2015 Haziran seçimlerinden sonra doğan koalisyon ihtimalini “intihar edecek halimiz yok” diyerek reddeden Erdoğan’ın ömrünün sonuna kadar iktidarda kalma, hatta öldükten sonra bile dokunulamayacak bir konuma yükselmekten başka çaresi ve planı yok gibi görünüyor.

İşte Erdoğan son “oyun planını” aslında ilk planın son evresine göre koruyor. Türkiye’de bu konumu elde edebilmiş tek kişi vardır. Atatürk. Bundan dolayı Erdoğan İkinci Atatürk olmak istiyor.

Daha doğrusu Atatürk’ü yıkıp, onun tahtına kurulmak istiyor.

Atatürk sekülerlik üzerinden bir düzen kurmuştu. Erdoğan ise dincilik (dindarlık ve İslam ahlakı değil) üzerinden bir düzen kurmak istiyor. Şimdiye kadar gerek Diyanet, gerekse cemaat ve tarikatlar üzerinden hazırladığı zeminde yeni ve ileri bir aşamaya geçmek için harekete geçmiş bulunuyor.

Ayasofya’nın ibadete açılması bu yolda bir aşama ise, Anayasa’da yeri olmamasına rağmen faiz politikasını Kur’an ve Hadis anlamına gelen Nass’a dayandırması Erdoğan’ın yeni bir aşamasını göstermektedir.

Erdoğan kendilerini seküler veya laik olarak tanımlayanları hoplatacak birçok konuyu repertuarına almış ve belli bir plan dahilinde sahneye sürecek gibi duruyor. Dolayısı ile laikleri doğrudan İslam ile karşı karşıya getirerek, şiddetli bir kutuplaşma ve hatta çatışma planlıyor.

Bu bağlamda laikliğin Anayasadan çıkarılması anlamına gelebilecek çok keskin konuları, mesela Halifeliğin ilanı veya 1921 Anayasası’nda olan “Devletin dini İslam’dır” maddesi gibi bir maddeyi tekrar tartışmaya açmak sureti ile kutuplaşmayı arttıracak ve Millet İttifakı’na muhafazakâr kaymaları engellemeye çalışacaktır. Böylelikle tartışma İslam’a taraftarlık ve karşıtlık üzerinden yürüyecek, Cumhurbaşkanlığı seçimi bir çeşit “İslami düzeni isteyenler ve karşı olanlar“ referandumuna dönüştürülecektir.

Erdoğan seçimi ancak bu şekilde kazanabileceğini hesaplıyor.

Final planının bir evresi bu.

Kemalist rejimin hamisi TSK’ye 15 Temmuz’da başladığı operasyonlara hız kesmeden devam ederek sindiren Erdoğan, artık rejime saldırmak, onun kutsallarını yıkmak, rejime bağlılık hissedenleri dövmek, ezmek ve sindirmek ve Erdoğanizme bağlı olanları dincilik üzerinden etrafında konsolide etmek, hatta Kemalist rejimin yanlıları ile çatıştırmak için harekete geçmiş durumda. Aslında 15 Temmuz’da fitili ateşlenen karşı devrimi finale ulaştırmak için sahneye sürülen son planın son rötuşlarını yapıyor Erdoğan.

Her ihtimale karşı Venezuela, Belarus ve Kazakistan’daki gibi olabilecek halk hareketlerini bastırmak veya iktidarı devretmemek için yeterli jandarma, polis ve bekçiye ek olarak Sadat ve ÖSO gibi paramiliter kuvvetler hazırlayan Erdoğan, yargı kurumlarını denetimi altına almış bulunuyor.

Muhalifleri hapse tıkmak için kapasitesi 100 bine ulaşan 137 adet yeni hapishanenin de yapımına devam ediyor. Türkiye’de Erdoğan’a sırf bazı dindarlara düşmanlıklarından dolayı destek veren Kemalist ve “Ulusolcular” bu hapishaneleri kendilerine yakıştırmıyor olabilirler. Ama Sedef Kabaş tutuklaması gibi olaylar gidişatının onların tahmin ettiği gibi olmadığını göstermekte.

Seçimi kaybettiğinde ise final oyununun son evresine geçmek isteyecektir Erdoğan.

Bence 6 Ocak 2021’de Washington DC’de başarısız olan planı revize ederek Ankara’da uygulamaya koyacaktır. 23 Ocak 2013’te Enver Paşa’nın Bab-ı Ali Baskını gibi hem de başarılı bir tecrübe de hafızamızda duruyor. 2023’te, yani 110 yıl sonra olacak olan da bundan başkası değildir.

Ama bütün bu çarelerin dahi Erdoğan’ı kurtaramayacağı kanaatindeyim. Bence Erdoğan, adil mahkemelerde yapacağı savunma için dosyaları şimdiden toplamalıdır.



About Me

Ali Agcakulu is an academic, author, and columnist. After he graduated from the Graduate School of Social Sciences at the Yildiz Technical University in 2016, he worked as a Postdoctoral research fellow at The Catholic University of America. He published two books; “The Brief History of Kurdish Nationalism” and “Said Nursi’s Political Theory or The Reform of Islamic Political Thought”. As a journalist, he was a columnist with Rota Haber and Ocak Medya news websites between 2015-2019. He also has many academic and semi-academic articles published in various magazines and newspapers. He is currently a columnist with the Ahval News website. His expertise is on the history and philosophy of Turkey’s relationships between religion and politics.

Haber bülteni

%d blogcu bunu beğendi: