Kürt Sorununun Tarihi Altyapısı

Geçen hafta, Kürt Sorununun ideolojik zeminini oluşturan Kürt Milliyetçiliğinin kısa bir çerçevesi çizilmişti. Milliyetçilik düşüncesinin Kürt Milletini nasıl inşa ettiği izah edilmişti. Bu hafta ise Kürt Milliyetçiliğinin gelişim evreleri açıklanacaktır.

Kürt Milliyetçiliğinin tarihi gelişimi ele alındığında üç önemli merkez öne çıkar: İstanbul, Erivan ve Suriye. Bu üç önemli merkezde yapılan çalışmaların bir fezlekesi takdim edilecek ve çözüm için bazı mülahazalar ile bu konu tamamlanacaktır.

“Heşt Behişt” adlı eserin yazarı İdris-i Bitlisi’nin önemli gayretleri ile Kürt aşiretleri, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti’ne katılmayı kabul etmişlerdi. Kürdistan bölgesinde özerk bir biçimde yaşayan Kürtlerin sosyal ve siyasal durumu, II. Mahmut’un merkezileşme politikaları ile bozulmuştu. II. Mahmut’un Kürtlere ağır müdahalesi Kürt Milliyetçiliğinin doğuşunun ilk adımı sayılabilir.

II.Mahmut’un bozduğu dengeyi yeniden kurmak isteyen Sultan Abdülhamit, “Hamidiye Düzeni” denilen, yarı askeri bir sistemi Kürdistan’da kurdu. Kürtlerin Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını pekiştiren bu sistemin kendi içindeki arızaları ve bu düzenin İttihatçılar tarafından istismar edilmesi, Kürt Milliyetçiliğini besleyen ikinci adım olarak tanımlanabilir. Hamidiye Düzeni çerçevesinde İstanbul’da açılan “Aşiret Mektebi” ise Kürt Milliyetçilerini yetiştiren önemli bir kurum olarak zikredilebilir.

Osmanlı Devleti’nde Kürt Milliyetçiliğinin ilk çalışmalar şunlardır:

Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (KTTC) ve Kürdistan Gazetesi

1908’de Jön Türk İhtilali ilk Kürt siyasal cemiyeti olan KTTC kurulmasına sebep oldu. Sultan Abdülhamid sisteminin çökmesiyle, İstanbul’da devlet adına çalışan Kürt Emirleri ve Paşaları tarafından, Gedikpaşa Mahallesinde “Kürt Terakki ve Teavün Cemiyeti” merkezi açılmıştır. Kurucuları arasında dikkat çeken isimler vardı. Emir Ali Bedirhan, Nehrili Şeyh Abdulkadir, Ferik Muhammed Şerif Paşa, Müşir Zülkif Paşa. Böylece Kürt Ümerası tekrar sahneye çıkmakta ve Bedirhaniler baskın rolü oynamakta idiler. Cemiyet kurucularının anlaşmazlıkları, İttihatçılar tarafından kolaylıkla dağıtılmalarına sebep olmuştur ve 1909 yılında kapatılmıştır.

1898 yılında Kahire’de Bedirhan Beyin oğlu Midhat Bey, birkaç yıl sonra İsveç’te kardeşi Abdurrahman Bey, Kürdistan gazetesini yayınlamışlardır. İstanbul’da ise Meşrutiyet’in ilanı ile beraber Süreyya Bedirhan tarafından çıkarıldı. Daha sonra, Kürt Terakki ve Teavün Cemiyetine bağlı olarak, Mutki kazasından Modan aşiretinden Halil Hayali, Diyarbekirli Miri Katibzade Cemil ve Liceli Kürdizade Ahmet Ramiz Kürdistan Gazetesini İstanbul’da yayınlıyorlardı. Miri Katibzade Cemil, gazetenin başyazarlığı ve sorumlu müdürlüğünü yapmıştı. 31 Mart olayında (1909) Mahmut Şevket Paşa tarafından kapatıldı.

Kürd Talebe Hevi Cemiyeti ve Roji Kurd Gazetesi

Kadri Cemil Paşa, Ömer Cemil Paşa, Van Milletvekili Tevfik Bey’in oğlu Fuat Temo, Diyarbekirli Cerrahzade Zeki tarafından 1912 yılında İstanbul’da kuruldu. Ekrem Cemil Paşa, Numune Terakki İdadisi’nde okurken Türk ve Kürt öğrenciler arasında yapılan tartışmaların bu derneği meyve verdiğini söyler. Cemiyet Sirkeci’de Erzurum apartmanını merkez olarak belirlendi. Madenli Doktor Şükrü Sekban Bey, Kürt gençleriyle görüşüp onları heyecanlandıran ateşli konuşmalar yapıyordu.

Ekrem Cemil Paşa ve Memduh Selim Bey başta olmak üzere, idam edilen Kemal Fevzi, Ziya Vehbi, Kerküklü Necmeddin Hüseyni, Babanzade Aziz, Arvasili Şefik, Müküslü Hamza, Harputlu Tayyip Ali, Süleymaniyeli Abdulkerim, Diyarbekirli Salih, Diyarbekirli Abdülkadir, Asaf Bedirhan, Mahabatlı Doktor Mustafa Şevki, Sineli Mihri, idam edilen Doktor Fuat, Hakkarili şair Abdurrahman Rahmi üyelerden bazılarıdır. Cemiyetin amacı Kürt Milli Düşüncesini yaygınlaştırmaktı. Bu düşüncenin Avrupa’da bulunan Kürtler arasında da yayılması için Lozan’da ve Münih’de derneğin birer şubesi de açılmıştı.

Cemiyet kurulduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde yaklaşık 200 öğrenci kaydını yaptırır. Cemiyet önce Roja Kurd, kapanınca da Hetawi Kürd ismiyle haftalık gazeteleri yayınlamıştır. Cemiyetin ilk başkanı Cemilpaşazade Ömer Bey, sekreteri ise Kadri Bey idi. 1914 yılında I. Dünya Savaşının başlaması üzerine, Avrupa’da okuyan talebeler İstanbul’a davet edildi ve herkes gibi bu cemiyetin üyeleri de orduya katılınca cemiyet kapanmış oldu.

Cemiyet “Hinkere Ziman e Her Du Kurdi: Kurmanci, Babani” (Kürtçe Öğrenmek İsteyenlere Lisan Rehberidir) adını taşıyan bir kitapçık hazırlamıştır. 1921 yılında Ekrem Cemil Paşa tarafından hazırlanan kitapçık bu alanda yapılan ilk çalışmalardandır.

1913 yılında, Hevi Cemiyeti, Süleymaniyeli Abdülkerim Bey’in idaresi altında “Roji Kurd”adında haftalık bir dergi çıkarmaya başladı. Bu yayınlarda amaçlanan şey, Kürt milletinin milli duyguları ile Kürt milli düşüncesini uyandırmak idi. Derginin Kürtçenin yanında Türkçe bölümü de vardı. Babanzade İsmail Hakkı Bey, Abdullah Cevdet, Vanlı Memduh Salih Bey, Bitlisli Yusuf Ziya Bey ve Kemal Fevzi Bey Türkçe yazıyorlardı. Kerküklü Necmettin Hüseyin Bey, Süleymaniyeli Abdülkerim Bey ve Müküslü Hamza Bey ise Kürtçe yazıyorlardı.

Kürdistan Teali Cemiyeti ve Jîn Dergisi

Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul’da bulunan Kürt aydınlar tarafından kurulmuştur. Cemiyetin Başkanı Şeyh Ubeydullah Nehri’nin oğlu Seyit Abdülkadir Efendi, yardımcıları ise, Bedirhani Emin Ali Bey ile Süleymaniyeli eski Dışişleri Bakanı Said Paşa’nın oğlu Tümen Komutanı Fuat Paşa’dır. Genel Sekreterliği Hamdi Paşa yapmaktadır. Diğer üyeler ise; Miralay Halil Bey, Bedirhani M. Ali Bey, M. Emin Bey, Hoca Ali Efendi, Arvaslı Şefik Efendi, Tercüman başyazarı Babanzade Şükrü Bey, Babanzade Fuat Bey, Tüccar Fethullah Efendi ve Prof. Dr. Şükrü Mehmet Sekman Bey.

Cemiyet üyeleri ABD, İngiliz ve Fransız elçiliklerini ziyaret ederek bir Kürdistan kurmak istediklerini söylemişlerdir.

Aslında bu cemiyet daha önce kurulan Kürt Terakki ve Teavün Cemiyeti ile Kürt Talebe Hevi Cemiyetinin yeniden kurulması idi. Cemiyeti kuran kişilere bakıldığında bu rahatlıkla anlaşılacaktır. Cemiyette özerklik yanlıları ve bağımsızlık yanlıları olmak üzere iki grup vardı. Seyit Abdülkadir Osmanlı Devleti’ne bağlı özerkliği savunuyordu, Bedirhanilerin başını çektiği grup ise bağımsız Kürdistan fikrini savunuyordu. Cemiyetteki fikir çatışmaları bölünme ile sonuçlandı. Bağımsızlığı savunanlar Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyetini kurdular. Önceleri Kürdistan Teali Cemiyeti’nin yayın organı olan Jin daha sonra Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti’nin yayın organı olarak devam etti.

“Jîn” dergisi, 1918 yılının sonbaharında İstanbul’da yayınlanmaya başlamıştır. Derginin, Kürdistan Tealî Cemiyeti’nin resmî olmayan yayın organı olduğu anlaşılmaktadır. Jîn, tam 25 sayı çıkmıştır. İlk sayısının tarihi 7 Kasım 1918’dir. Bu sayıda, derginin yayınlanmasının nedeni ve amacı, “Maksadımız” başlıklı kısa yazıda şöyle açıklanmıştır:

Jîn, kişisel bir çıkar sağlanması için çıkmıyor. O’nun amacı, uzun yüzyıllardan beri ihmal edilen Kürd’ün tarihsel yaşamına, ulusal haklarına, edebiyat ve sosyolojisine ilişkin yayında bulunmaktır. Kanımıza göre Kürd ulusuna, uluslar topluluğu alanında layık olduğu yeri hazırlamayı başarabilmek, çağın anlayışına uygun bir çalışma biçimini ele almakla mümkündür. Girişimimizin pek çetin bir çalışmayı gerektirdiğinin bilincindeyiz. Fakat biz bu ağır görevi üstlenirken, yurt ve halkı için daima en büyük fedakârlıkları seçmekle belirlenen Kürd ulusunun maddî, manevî yardımlarına ve kolaylaştırıcı desteğine güvenebileceğimizi hakkıyla ümit ettik. Başarı Allah’tandır.” 

Kısmetse haftaya Suriye ve Erivan’da yapılan çalışmalar üzerinde durulacaktır.