Dünya düzeni yeniden kuruluyor.
Tarih boyunca dünya düzeni bazı değerler çerçevesinde şekillenmiştir. Mesela Soğuk Savaş dönemindeki dünya düzenine, birer değer olarak komünizm ve liberalizm şekil vermişlerdi.
Bugün kurulan yeni düzeni hangi değerler üzerine inşa edilecektir?
Ve yeni kurulan dünya düzeninde Türkiye’nin yeri neresidir?
Türkiye’nin geleceği için her iki soru da hayati bir öneme sahiptir.
Yeni dünya düzeninin en önemli değeri şudur: İnsan Hakları.
Evet, çerçevesi 1948’de BM’de çizilen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”. Türkiye’nin de 1949’da kabul ettiği bir beyanname bu.
İnsan Haklarını esas kabul eden ve uygulayan birer Hukuk Devleti olan NATO ve AB ülkeleri bu beyannameye aykırı davrandıklarını tespit ettikleri devletleri Terör Devleti ilan etmektedirler. Yeni dünya düzeni de “Hukuk Devletleri” ve “Terör Devletleri” tasnifine göre kurulmaktadırlar. Rusya, İran, Somali, Kuzey Kore ve Venezüela gibi devletler Terör Devleti kabul edildiklerinden, Hukuk Devletleri tarafından ambargoya maruz kalmaktadırlar.
Putin Rusya’sı hem kendi vatandaşlarına hem de başka ülkelere karşı yaptığı insan hakları ihlallerinden dolayı Hukuk Devletleri tarafından Terör Devleti ilan edilmiş durumda. Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesi bardağı taşırmış ve Hukuk Devletleri Rusya’ya ambargo uygulamaya başlamışlardı.
Geçtiğimiz hafta İngiltere’nin Salisbury bölgesinde eski bir Rus ajanının Rusya tarafından zehirlenmesi ise temelleri uzun süredir atılmakta olan yeni düzenin fitilini ateşledi. Rusya hiç de beklemediği bir tepki ile karşılaştı ve birçok ülke Rus diplomatları sınır dışı etti. Her ne kadar Rusya, kuyruğu dik tutmaya çalışsa da sıkıntının çok büyük olduğu aşikâr.
Gelelim Türkiye’nin yeri ve statüsü konusuna. Evvela bir replik ile başlayayım: NATO üyesi ve AB aday ülkesi olan, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesini kabul eden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin iç hukuku bağlayıcılığını tanımış olan Türkiye, elbette bir hukuk devletidir ve onun yeri de Hukuk Devletleri blokudur.
Evet bu replik benim de temennimi ifade ediyor: Türkiye bir Hukuk Devleti olmalı ve NATO ve AB ile beraber hareket etmelidir.
Ama Türk Hükümeti’nin 2010 yılından sonra hukuk eksenini terk etme temayülleri ve son birkaç yıldaki hukuk dışı uygulamaları hiç de ümit verici değil.
İnsan kaçırma bir terör faaliyetidir. Şu an dünyanın değişik yerlerinde Türk Hükümeti’ne isnat edilen insan kaçırma planları farklı mahkemelerin konusu olmuş durumda. ABD’de Fethullah Gülen’i kaçırma planı, dava konusu ve soruşturma devam etmektedir. Bazı bakanların isimleri dosyada zikrolunmaktadır. İsviçre’de T.C. Bern Büyükelçiliğindeki diplomatların insan kaçırma teşebbüsleri de ayrı bir soruşturmanın konusu olmuş durumda. Başka birçok ülkedeki benzer teşebbüsler BM’de gündem olmuş ve BM ilgili kişilere koruma vermiş durumdadır.
Dün yani Cuma günü Kosova’da yeni bir insan kaçırma olayı yaşandı. Gülen Cemaatine mensup 6 kişi yerel güvenlik görevlilerinin de yardımı ile herhangi bir yargı kararı olmadan Türk Elçiliğine intikal ettirildi. Anadolu Ajansı bunu bir zafer gibi bütün dünyaya resimler eşliğinde servis etti.
Gelin görün ki olay terör kapsamında değerlendirilebilecek bir vakıa. Hukuksuzluk görüntüsü Kosova’yı sarstı ve henüz birkaç yaşında olan Kosova Devleti’nde İçişleri Bakanı ile İstihbarat Şefi görevden alındı. Krizin başka sonuçları da ortaya çıkacağa benziyor.
Kosova’daki olayın Salisbury’deki olaydan çok da farkı yok. Hukuki açıdan, bu da hukuk dışı bir eylem olarak değerlendirilebilir. Eyleme maruz kalanlar suçlu bile olsalar, yapılması gereken tek bir iş var: Mahkeme kararı ile iade talebinde bulunmak… Mahkemeler yolu ile değil de hafiyeler marifeti ile iş yapmak devleti terör zannı altında bırakabilir. Kosova’daki olay daha şimdiden uluslararası bir krize dönüşmüş durumda. Türk hükümetinin haklı taleplerine şüpheyle bakılmasına da sebep olabilecek. İşimiz daha da zorlaştı, anlayacağınız.
Burada bir uyarıya gerek var: AKP Hükümetinin son iki yıldaki icraatları, 30 maddelik İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ndeki en az 29 madde ile çelişir durumdadır. Sadece 4. maddede geçen “Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, Kölelik ve köle ticareti her türlü̈ biçimde yasaktır” hükmü Türkiye’de uygulanmaktadır. Diğer 29 madde okunduğunda, her maddenin karşılığında bir hukuksuz eylemin varlığını düşünmemek elde değil. Acı ama gerçek bu. İnanmazsanız 30 maddeyi şöyle bir gözden geçirin.
Türkiye yeni dünya düzeninde bir adalet ve hukuk devleti olarak yerini almak istiyorsa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni, aşk ile, bir daha okumalı ve bu hükümleri uygulamaya başlamalıdır.
Unutmayın! Kosova I. Dünya Savaşı’nı başlatan Balkan toprağıdır.