Bediüzzaman’ın Saray Sahibine Nasihati

 

III. Selim’in annesi için yaptırdığı Yıldız Sarayı, 19. yüzyılda nihai şeklini almıştır. II. Mahmut, Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde müştemilatları tamamlanan Yıldız Sarayı’na nihayet II. Abdülhamit son şeklini vermiş ve Dolmabahçe Sarayı’ndan Yıldız’a taşınmıştır.

Dolmabahçe Sarayı’nın dış  borçlanma ile yapıldığını bilmeyen yoktur. Osmanlı Devleti’nin hızla yıkılışa geçtiği bir dönemde yapılan saray harcamaları herkesi rahatsız etmiştir. Lüks ve şatafat içinde yaşamak herhangi bir ilerlemenin emaresi değil baş aşağı çöküşün işaretidir.

Bu durumdan rahatsız olan Bediüzzaman, Yıldız Sarayı’nda oturan II. Abdülhamid’e neşriyat yolu ile şu tavsiye de bulunmuştur.

“Sönmüş Yıldız Sarayını darülfünuna çevir. Ta, Süreyya (Yıldızı)  kadar yüce olsun. Ve eski zebaniler yerine, rahmet meleklerini yerleştir, ta cennet gibi olsun. Ve Yıldız’daki milletin servetini, milletin baş hastalığı olan cehaleti tedavi için millete iade et. Ve milletin mürüvvet ve muhabbetine itimat et. Zira, senin idarene millet kefildir. Bu ömürden sonra ahireti düşünmek lâzım. Dünya seni terk etmeden, terk et. Ömrünün zekatını, ikinci ömür yani ahiret yolunda sarf et.”

Ancak Sultan bu nasihati göz ardı etmiştir. Bir müddet sonra tahtı kaybetmiş ve Yıldız Sarayı’ndan da olmuştur. Bu durumu Bediüzzaman 31. Mart olayı münasebeti ile yargılandığı mahkemede şöyle ifade eder.

“Şimdi muvazene edelim: Yıldız eğlence yeri mi olmalı veya darülfünun mü? İçinde seyyahlar mı (turistler) gezmeli veyahut alimler eğitim mi yapmalı? Ve gasp edilmiş mi olmalı veya hediye mi olmalı; hangisi daha iyidir? İnsaf sahipleri hükmetsin.”

Şimdilerde Ak Saray için de haklı bir tartışma zemini var. Her ne kadar yapılan harcamalar gizlenmeye çalışılsa da, ortalığa korkunç rakamlar saçılmakta. Rakamlar büyüdükçe AKP küçülmekte. AKP küçüldükçe Sarayı savunmak zorunda kalanların sayısı artmakta.

Eğer Bediüzzaman hayatta olsaydı muhtemelen Cumhurbaşkanı’na bir mektup yollar ve şöyle bir nasihatte bulunurdu.

Ufku Kararmış Ak Sarayını bir Üniversiteye dönüştür. Ta, Süreyya Yıldızı kadar yüce olsun. Ve eski zebaniler yerine, rahmet meleklerini yerleştir, ta cennet gibi olsun. Ve Ak Saray’daki milletin servetini, milletin baş hastalığı olan cehaleti tedavi için, millete iade et. Ve milletin mürüvvet ve muhabbetine itimat et. Zira, senin idarene millet kefildir. Bu yaştan sonra, ahireti düşünmek lâzım.  Dünya seni terk etmeden, sen onu terk et. Ömrünün zekatını, ikinci ömür yani ahiret yolunda sarf et.”