(Bu makale Taraf Gazetesinde yayınlanmıştır.)
Bir önceki yazımda AKP’lilerin CHP’yi -bir şekilde- kapatmak sureti ile hem bir karşı devrim yapmak, hem de intikam almak istediklerini söyledim.
Bu yazıdan hemen sonra CHP’yi kapatmak Türkiye’nin gündemine oturdu ve halihazırda gündemi meşgul ediyor.
CHP’yi kapatmak istemelerinin psikolojik bir tarafı da var.
Yıllarca rejim tarafından partileri kapatılan bir hareketin mensupları “artık biz devletiz” algısını olguya dönüştürmek için, CHP’yi kapatma çalışmalarına başladılar.
Bu rejim tarafından dışlanmışlık kompleksinin dışavurumudur.
Yaşadığımız sürece anlamak için pazılıntamamına bakmak gerekiyor.
Parçaları birleştirilen bu pazılabir isim vermek gerekirse Ak Devrimdemek uygun olur.
Ak Devrim, tekrir sanatına müracaat etmek gerekirse, hem Ak Saray’a hem de sarayın partisi Ak Parti’ye demek münasip düşer.
Yeni Türkiyesöylemi Ak Devrim’inüstüne örtülmüş bir şaldır.
CHP’yi kapatma girişimleri büyük pazılınküçük bir parçası.
Ak Devrimiçin ele geçirilmesi gereken ya da yok edilmesi gereken en hayati kurumlardan biri de Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’dir.
Bu engeli aşmak için AKP’nin önünde iki yol vardır.
Bunlardan ilki Anayasa’yı değiştirmek.
AKP, Anayasayı tek başına ve istediği gibi değiştirecek meclis çoğunluğunu elde edemedi ve 2015 seçimlerinde de meclis çoğunluğu elde edemeyeceğe benziyor. Sayın Erdoğan’ın 400 vekil talebi, hatta tehdide varan söylemleri en çok, mecliste kahir bir ekseriyet elde ederek Anayasayı yani rejimi istedikleri gibi değiştirme arzusundan ibaret.
AKP, Anayasa’yı istediği gibi değiştirme ümidini kaybedince, anayasa ve anayasal kurumları hedef haline getirdi.
Sistemli olarak, AKP’lilerin saldırılarına maruz kalan Anayasa Mahkemesive Merkez Bankasıgibi anayasal kurumlar halk nezdinde yıpratılarak bu sistemin artık yürümediği imajı oluşturulmaktadır.
Bu imaj zedelenmesinin varacağı nihai merci Anayasa’dır.
Hem çıkacak ekonomik çöküşlerin sorumlusu, hem de barış sürecinin önündeki engel olarak Anayasa gösterilecekve bu sorunların çözümünün de ancak Anayasa’nın kaldırılması ile mümkün olabileceği algısı oluşturulacaktır.
Pazılın en önemli parçası budur.
Birleşik Krallık (İngiltere) Anayasa olmadan idare edilen bir ülkedir.
İngiltere de yerleşmiş demokratik teamüller vardır.
Parlamento yegane yetkili kurumdur.
Parlamento erkeği dişi, dişiyi de erkek yapmanın dışında, her şeyi yapabilir.
Birleşik Krallık gibi bir devlet yapısını yani Türkler ve Kürtlerin Birleşik Devleti’ni ve Birleşik Krallık tipi Anayasasız Parlamento Sitemini savunacak hatırı sayılır siyasetçi ve akademisyen vardır.
Bunun başını da liberal akademisyenler çekmektedir.
Bunun için bir psikolojik hazırlıktan bahsedebiliriz.
AKP’nin ısrarlı milli egemenlik vurgusunun kaynağı demokrasiyi yerleştirmek değil, meclisi Anayasa’nın üstüne ve/veya yerine koyma arzusudur.
“Meclis bizde, biz her istediğimizi yaparız. Anayasa engel ise O’nu da tanımayız”, mantığıdır.
Bazı politikacıların Anayasa’yı tanımayacaklarına dair beyanlarını bir sürçü lisan olarak görmüyorum.
Bu beyanlar, Ak Devrim’ehalkı hazırlamak için söylenen planlı sözlerdir.
AKP’nin en çok korktuğu ve henüz müdahale edemediği tek kurum TSK’dır.
TSK’ya müdahale edebilmek için Ergenekon, Balyoz gibi davalardan istediği sonuçları elde edemeyen AKP, başarılı bir manevra ile faturayı Cemaate kesmeyi başardı.
Bu, AKP’nin TSK’ya müdahaleden vazgeçtiği anlamına gelmemektedir.
Yeni TSK operasyonunu, Birleşik Krallık tipi parlamenter sistemi yerleştirmek sureti yapmak istemektedir. Bu pazılın diğer bir parçasıdır.
Önümüzdeki günlerde Anayasasız bir parlamento projesini daha yüksek sesle seslendirildiğine şahit olacağız.
Bakalım AKP Anayasa’yı kaldırabilecek mi?