Kürt Sorununda Yeni Gelişmeler

Son dört haftadır, Kürt Sorununun tarihi arka zemini ile alakalı yaptığım bazı çalışmaları sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bir bakıma hayatın tam ortasındaki sorunlu bir tabloyu resmetmeye çalışıyorum. Sorunu tam anlamak için sizlerle yeni verileri paylaşmak istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’nın resmi verilerine göre 2017 yılında binlerce operasyon yapılmış ve bu operasyonlar neticesinde 8.942 PKK terör şüphelisi gözaltına alınmış. Yine yapılan operasyonlarda 412’si ölü olmak üzere, 712 terörist etkisiz hale getirilmiş. Bu, sadece beş aylık bilanço. Bu rakamlar bize, öldürerek terörün bitirilemediğini anlatmıyor mu?

İsmail Beşikçi, PKK’lıların devlet tarafından öldürülmesinin, PKK’ya süreklilik kazandırdığını söyler. Alttan yetişen nesillerin, dedelerinin veya babalarının mağduriyet hikayeleri ile büyüdüğünü, bunun da PKK’ya yeni ve taze insan kaynağı sağladığını ifade eder.

Sizce de doğru değil mi?

Yukarıdaki rakamlar İsmail Beşikçi’yi doğrulamıyor mu?

CIA’nın “The World Factbook” adlı çalışmasında Türkiye’nin nüfusunun %19’unun Kürt olduğu yazılıyor. 80 milyonluk Türkiye’de 15 milyon Kürt var, demektir. Bu rakam Türkiye’nin komşuları olan Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın nüfusundan daha fazla. Buna son haliyle Suriye’yi de dahil edebilirsiniz.

Yine aynı çalışmada, İran’da 5 milyon, Irak’ta 6 Milyon, Suriye’de 2 milyon Kürt var deniyor. Elbette bütün bu rakamlar, yaklaşık rakamlar. Diasporada ise 2 milyon Kürt var, bunların 800.000’i Almanya’da yaşıyor. Demek ki Kürt Sorunu aynı zamanda Almanların da sorunu.

Bu rakamların bize işaret ettiği en temel konu ise; Türkiye’nin Kürt Sorunu çözülmeden Ortadoğu’nun Kürt Sorununun çözülemeyeceğidir. Çünkü dünyada yaşayan bütün Kürtlerin yarıdan fazlası Türkiye’de yaşamaktadır.

Geçen hafta bazı önemli gelişmeler oldu, Kürt Sorunu ile alakalı olarak.

25 Mayıs günü biri Brüksel’de diğeri Washington’da olmak üzere ve eş zamanlı olarak Kürt Sorunu masaya geldi. Brüksel’deki NATO toplantısında, NATO’nun İŞİD ile mücadelede aktif rol almasına karar verildi. Böylece NATO üyesi Türkiye, terörist ilan etmekte acele davrandığı PYD ile aynı safta, ortak düşman İŞİD ile savaşacak.

Aynı gün Washington’da düşünce kuruluşu Kurdish Policy and Research Center (KPRC), “The U.S.- Kurdish Collaboration in the Course of Reshaping the Middle East” yani, “Ortadoğu’nun Yeniden Şekillenmesinde ABD ve Kürt İşbirliği” isimli bir konferans düzenledi. Kürtlerin ve ABD’nin işbirliği ile Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi ele alınıyor. PYD lideri Salih Müslim de bu programa telekonferans yolu ile katıldı, ABD vizesi alamadığı için. İlginç bir durum bu. Bir taraftan ABD PYD’ye silah veriyor, ama diğer taraftan örgütün liderine vize vermiyor. Konferansta Kürt Sorununun İran, Irak, Suriye ve Türkiye ayakları ele alındı. Ama konu döndü, dolaştı hep Türkiye’ye geldi. Herkes bu sorunun Türkiye ayağının önemine işaret ediyordu.

Obama döneminin başında bizim liderlerimiz, Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde Türkiye’nin alacağı ektin rolden ve ABD ile stratejik ortaklıktan bahsetmişlerdi. Trump döneminde ise paradigma tamamen değişti. Anlaşılan en azından Mezopotamya’da ABD’nin yeni müttefiki Kürtler oldu. Türk hükümetinin desteklediği ve seçildiğinde çok sevindiği Trump yönetiminin ilk işi, stratejik ortaklarını değiştirmek oldu. Ortadoğu’da yeni stratejik ortak Suudi Arabistan, Mezopotamya’da ise Kürtler. Türkiye’nin bu duruma gelmesinin temel nedenlerinden biri, bana göre, Türkiye’nin dış politikada ne yapacağının ABD ve Batı tarafından öngörülememesi.

Kürt Sorunu her gün biraz daha büyümekte ve Türkiye’yi içten ve dıştan kuşatmaktadır. En makul olan Türkiye’nin, geçmişte yapılan hatalardan da ders alarak, Kürt Sorununu çözmek için yeni bir yol haritası belirlemesidir. Rasyonel bir proje ortaya konduğu takdirde, bu sorunun çözülebileceği ve Türkiye dışındaki Kürtleri de etkileyeceği unutulmamalıdır. Türkiye’nin dünyadaki bütün Kürtler için bir cazibe merkezi olması pekâlâ mümkündür.

Devletin bütün sistemini ve bütün gücünü eline aldığına…

Elini de tutabilen olmadığına…

Ve Ağanın da eli tutulmadığına göre,

Bundan sonra iyi ve kötü bütün olacakların sorumlusu Erdoğan’dır.

Kürt sorunu çözülmezse, bunun da tek sorumlu Erdoğan’dır.