Irak’ta bağımsız bir Kürdistan devletinin ilanı ertelenmiş durumda. Referandum süresinde en fazla gündeme gelen konulardan biri “referandumun zamanlaması” idi. ABD referandumun ertelenmesini talep ettiği halde, Mesut Barzani referandum konusunda direndi ve referandumu gerçekleştirdi. İç politikadaki bazı siyasi ve ekonomik olumsuzlukların sıkıştırdığı Barzani, referandumu başarmak sureti ile hem rahat bir nefes aldı, hem de Kürt kamuoyu nezdinde konumunu güçlendirdi.
ABD’nin, Kürdistan’ın bağımsızlığını desteklediği, ancak İŞİD ile yapılan mücadelenin kazanılmasından sonra ilan edilmesi gerektiğini düşündüğü anlaşılıyor. Kuvvetle muhtemeldir ki, planlanan, sadece Kuzey Irak’la sınırlı olmayıp, Rojava’yı da içine alan ve Akdeniz sahillerine ulaşan bir haritaya sahip olacak. Rojava’da ABD ile ittifak halinde, İŞİD ile mücadele eden ve Türkiye’nin acele terörist ilan ettiği PYD güçleri ise Kürdistan’ın inşasının temel ayaklarından biri olacak gibi gözüküyor.
Türkiye; Rusya, İran ve Suriye ile anlaşarak başlattığı İdlib Harekatı hedefinin, daha önce
desteklediği Nusra Cephesi gibi cihatçı gruplarla mücadele olduğunu ifade ediyor. Nitekim Rusya, hava operasyonu ile 12 Nusra Cephesi komutanını öldürdüğünü ve lideri Culani’yi de yaraladığını açıkladı.
Beşşar Esad’ı devirmek için yola çıkan ve Esad ile mücadele eden gruplara her türlü desteği veren Türkiye, yeni dönemeçte Esad’a destek amacı ile daha önce destek verdiği gruplarla savaşıyor.
Türkiye’nin dış politikasını resmeden bir cümleydi, son yazdığım.
Şimdi ise, Rojava’da kurulması planlanan bir Kürdistan’ı engellemek amacı ile, Kürdistan ve Akdeniz arasında “Çatışmasızlık Bölgesi” adı altında bir tampon bölge oluşmasıyla sonuçlanabilecek bir savaşa giriyor Türkiye.
Bu plan ne kadar gerçekçidir ve ne kadar uygulanabilir?
Türkiye’nin beraber hareket ettiği Rusya, Suriye ve İran ne kadar güvenilir?
Bu sorulara iki kelime ile cevap verilebilir: Uygulanamaz ve güvenilmez.
Çünkü bu planın uygulanabilmesi için Suriye’nin bazı topraklarını Türkiye’nin fiilen işgal etmesi gerekir. Topraklarına yeni topraklar katan Saddam Hüseyin örneği, bu ihtimale verilecek en iyi cevaptır. İkincisi ise Türkiye’nin yeni müttefikleri olan Rusya ve Suriye, bağımsız Kürdistan’a destek vereceklerdir. Rusya bağımsız Kürdistan’a karşı olmadığını ifade ediyor. Düşürülen uçak ve öldürülen Büyükelçi konuları askıda bekliyor; her an gündeme gelebilir. Bir de 15 Temmuz konusunda Rusya’nın söyleyecekleri vardır, eminim.
Burada merak konusu, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Kürdistan konusunda nasıl bir tutum sergileyeceğidir. Biraz geçmişe gittiğimizde, PKK’ya verilen en büyük desteğin Suriye’den geldiğini hatırlayacağız. Suriye Abdullah Öcalan’ı uzun süre misafir edip, her türlü desteği sağlamıştı.
İkincisi, Esad ailesi ilgili bir durumdur. Kürt yazar ve aydın İzzeddin Mustafa Resul, Kurdistani Nwe gazetesinde yayımlanan bir yazısında, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın aile kökeninin Hanekin bölgesindeki Yarsani Kürtlerine dayandığını ifade ediyor. Yani Esad da Kürt asıllı. Mesela Esad’ın yardımcısı olan Kadri Cemil, meşhur Diyarbakırlı Kadri Cemil Paşa’nın torunudur. Cemil Paşa ailesi bağımsız bir Kürdistan için uzun yıllar mücadele etmiş, Türkiye Cumhuriyeti kurulup ulusal bir devlete dönüşünce, Suriye’ye göçmüştür. Mücadeleye Suriye’de devam etmiştir.
Bütün bu gerçekleri göz önüne aldığımda, Beşşar Esad’ın, Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir Kürdistan kurulmasına destek vereceğini öngörüyorum. Bütün bu verileri bir denkleme dönüştürünce İdlib Harekatı’nın Suriye’de de bir Kürdistan kurulması neticesi vereceğini söyleyebilirim. Benimki bir temenni değildir, sadece bir matematik hesabı.
ABD ve bazı Avrupalı devletlerin referandumun zamanlamasına yaptıkları vurgunun bir sebebi de Büyük Kürdistan’ı kurma planı olabilir. Irak ve Suriye’nin kuzeyinde, Akdeniz’e açılan bir Kürdistan.
Acaba Barzani kendi Kürdistan’ını kaybetmemek için mi referandumda acele etti?