Rogue State İçin Zarrab ve Flyyn

Artık ona Reza Zarrab diyoruz!..

New York (NY) Mahkemesindeki Zarrab davasında konuşulacakların bir kısmını 17/25 sürecinde duymuştuk zaten. Bir kısmını diyorum. Çünkü NY Mahkemesinde ortaya konan delillerin daha teferruatlı ve kapsamının daha geniş olduğu anlaşılıyor.

Mesela 17/25 dosyasında ismi geçmeyen Sayın Ali Babacan gibi bazı zevatın isimleri NY Mahkemesinde zikredildi. Yeni isimlerin de davaya dahil olması ihtimal dahilindedir.

Geçen bir hafta içinde Zarrab’ın ifadelerinde benim sezdiğim tehlikeli bir durum var. O da İran’a uygulanan ambargoyu Türk Hükümetinin taammüden deldiğidir. Ambargonun Zarrab’ın rüşvet verdiği bir ekibin inisiyatifi ile değil de, Erdoğan Hükümeti’nin kurumsal desteği ile ihlal edildiği tezi işleniyor mahkemede. Eğer yargılama sonunda Erdoğan Hükümeti’nin kurumsal desteği tescillenirse, sanırım daha büyük davalara zemin hazırlanmış olur.

Türkiye açısından Zarrab davası kadar, belki daha da önemli bir dava var ABD’de.

Flyyn davasından bahsediyorum. Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flyyn de itirafçı oldu. Tıpkı Reza Zarrab gibi. ABD medyasında uzun uzun işleniyor bu konu. Türkiye’yi ilgilendiren iki önemli başlık var: Biri, Fethullah Gülen aleyhine yazdığı yazıdan dolayı Türk hükümetinden para almak. Flyyn bunu itiraf etti zaten. Korkunç derecede önemli olan ikinci başlık ise, Fethullah Gülen’i Türkiye’ye kaçırmak için Türk bakanlarla görüşmüş olmak.

Bunu da eski CIA Başkanı James Woolsey itiraf etti. Kuvvetle muhtemeldir ki, Woolsey bazı gelişmelerden haberdar olduğundan, kendini kurtarmak için itirafçı olmuş. Woolsey, Türk bakanların Gülen’i kaçırmak için 15 Milyon dolar teklif ettiğini ifade etti. Eğer Flyyn bunun doğruluğu yönünde bir itirafta bulunursa, “yandı gülüm keten helva…”

Muhtemeldir ki, her iki davada da Türk Hükümetinin tezlerinin aksine bir durum ortaya çıkacaktır.

Burada durup büyük resme bakmaya çalışalım. Eskilerin ifadesi ile imal-ı fikir, yenilerin ifadesi ile beyin fırtınası yapalım.

Siyaset literatüründe önemli bir kavram var.

Rogue State.

Türkçesi “Haydut Devlet” demek.

Haydut devlet, bazı uluslararası teorisyenler tarafından dünya barışını tehdit ettiği düşünülen bazı devletler için kullanılan tartışmalı bir terimdir.

Otoriter hükümetler tarafından yönetilmek, temel insan haklarını kısıtlamak, teröre ve kitle imha silahlarının üretilmesine destek vermek gibi bazı koşullar aranmaktadır.

Bir devlet veya hükümet hakkında bu koşulların tescillenmesi durumunda, o devlet için rogue state yani haydut devlet nitelemesi yapılır. Bu nitelemeye maruz kalan devletlere ise ambargo türü çeşitli yaptırımlar uygulanır.

Mesela ABD’ye göre İran, Sudan, Suriye, Kuzey Kore ve Venezuela birer haydut devlettir. AB’ye göre ise İran, Kuzey Kore, Suriye ve Rusya haydut devlet kategorisindedir.

Rahmetli Demirel, PKK’ya verdiği destekten dolayı Yunanistan’ı haydut devlet diye nitelemişti 1999’da. Sayın Erdoğan da Suriye’yi, uçağımızı düşürmesi üzerine, haydut devlet olarak tanımlamıştı. Suriye’deki olaylardan dolayı Sputnik ve The Independent Türkiye’den haydut devlet diye bahsetmişlerdi.

Gelelim konunun Türkiye ile ilgili kısmına…

İran, kitle imha silahları üretme ihtimalinden dolayı, ambargoya maruz kaldı. Ama Erdoğan hükümeti İran’a destek vererek bu ambargoyu delmiş gözüküyor; en azından Zarrab davasında işlenen tema bu. Bunun mahkeme kararı ile tescillenme ihtimali yüksek. Muhtemelen bu davayı başka davalar da takip edecektir.

Zorlanacağız.