Siyaset Yargının Nesi Oluyor?

Jüristokrasiyi; tekâmül etmemiş demokrasilerde, yargıçlar oligarşisinin kanunları ideolojik yorumlamaları ile toplum ve devleti belli kalıp ve darboğazlara sokup yönlendirme ve yönetme biçimi olarak tanımlayabiliriz.

Bu tanıma göre; bir devlette jüristokrasinin oluşabilmesi için bazı şartlar gerekiyor;

Demokrasi kültürünün oluşamaması jüristokrasinin toplumsal ve siyasal zeminini teşkil etmektedir. Demokrasi kültürünün yerleşebilmesi için; Yasama, Yürütme ve Yargı kuvvetleri arasında net bir ayırımın olması gerekir. Toplumun da kuvvetler ayırımı konusunda yeterli şuura sahip olması elzemdir. Toplumun kuvvetler ayırımını ihlal edenlere karşı tepki gösterme cesaretini göstermesi ise meselenin önemli bir tarafıdır. Maalesef bu konuda toplum olarak sınıfta kaldığımızı ifade etmeliyim.

İkinci ve önemli olan ise yargıçlar oligarşisinin bulunmasıdır. Yani ideolojik bir şemsiye altında toplanan yargıçların, Yargı kadrolarını homojen bir şekilde şekillendirip, atama, terfi ve tayinleri yapmasıdır. Eski HSYK ile yeni HSK’nın, yargıçları yerleşik yönetmelik ve teamüllere aykırı olarak sık sık tayin, terfi ve tenzillerde bulunması bu homojen yapılanma hakkında fikir vermektedir.

Türkiye’de Yargı homojen yapısını hep muhafaza etmiştir. Anayasa Mahkemesi bile juristokrasinin varlığına hizmet etmiştir. Partileri kapatma davaları ve Meclisin yaptığı kanunları iptal edebilmeleri buna delil olarak gösterilebilir.

12 Eylül 2010 referandumu sonrasındaki kadrolaşma, Yargıyı heterojen bir yapıya kavuşturmuştu. Ancak 17/25 Olaylarından sonra AKP’nin Yargı kurumuna müdahalesi ile heterojen yapı bozulmuş ve eski homojen yapısına icra olmuştur.

Türk yargısı şimdi büyük oranda Perinçek ekibinin kontrolüne girmiş bulunmaktadır. Doğu Perinçek’in “hukuk siyasetin köpeğidir” sözünü, “Yargı artık bizim kontrolümüzdedir”şeklinde anlıyorum. Bu durum Yargı oligarşisinin ilanıdır.

Bu oligarşik yapının farkına varan Bülent Arınç itiraz edebilmekte, fakat diğer siyasetçilerden bir itiraz gelmemektedir. Belki de korkuyorlardır.

Ama son zamanlarda yaşananları değerlendirdiğimizde Yargının siyaseti kuşattığı ve kımıldayamaz hale getirdiği açıkça görülüyor.

Öyle derin bir kuşatma ki, Yargının hatalı uygulamalarının da faturası siyaset kurumuna kesilmektedir. Özellikle de iktidardaki AKP’ye.

Mesela yeni doğum yapan kadınların ve bebeklerin hapse tıkılması, hasta ve yaşlı insanların hapishanede ölüme terkedilmesi… bunların hepsine bahsettiğimiz yapının yargıçları karar verse bile (belli ki toplumsal bir infialin zemini hazırlanıyor) faturayı AKP ödemektedir ve ödemeye de devam edecektir.

Bylock konusunda da böyle. Mahkemelerin Yargıtay’ın aksine kararına rağmen Bylock programını telefonuna indiren herkesi içeriğine bakılmadan suçlu ilan etmesi, görünürde Gülen cemaati mensuplarına yönelik alınmış bir karar gibi gözükmektedir. Evet meselenin böyle bir yönü elbette vardır. Ama siyaset kurumu, özellikle AKP içinde bu programı telefonlarına indirenlerin sayısının hayli fazla olduğu da ifade edilmektedir. Hal böyle olunca AKP içinde ciddi bir hareketlilik yaşanmaktadır.

Mesela “Metal Yorgunluğu” kapsamında tasfiye edilenlerin; ya Bylock kullandıkları ya da Bylock kullanan birinci derecede yakınları bulunduğu söylenmektedir. O zaman bu durum Yargının siyaseti şekillendirme süreçlerinden biri değil midir?

Eski ve yeni CHP milletvekillerinin tutuklanmasını da hatırlamak gerekiyor bu bağlamda.

HDP Eşbaşkanları ve milletvekillerinin hapiste olması Yargı’nın siyaseti şekillendirmesi değil midir?

Gemerek Hakimi’nin MHP Kongresi’ne müdahalesinin Türk siyasetine etkileri devam etmiyor mu?

Ya medya kurumlarına sistematik müdahaleler?

YSK’nın referanduma müdahalesi Yargı’nın milletin iradesine yaptığı müdahale değil midir? Pekâlâ Türkiye bu referandum sonucu ile neye dönüşmüştür?

Yargıtay Başkanı, Türkiye’de 6 milyon 900 bin kişinin şüpheli olduğunu ifade etti. 58 milyon seçmen olan Türkiye’de 7 milyona yakın şüpheliye aile ve akrabalarını da ekleyince bu sayı Türkiye’nin yarısına kadar çıkabilir.

Yargı, Türkiye’nin yarısından şüpheleniyor…

Yargının şüpheli gördükleri bir parti kursa, belki de iktidar olurlar.

Jüristokrasinin Türkiye’yi içine soktuğu darboğazın boyutları gerçekten korkunç…