Bu yazının başlığı “Clash of Clans” da olabilirdi. “Clash of Clans” adlı mobil oyunu Android ve IOS tablet ve telefonlarına indirip oynayabiliyorsunuz. Bildiğim kadarı ile önce kendi köyünüzü kurup, sonra komşu köylere saldırıp, onları ele geçiriyorsunuz. Köy ağaları (şefleri) kendi aralarında ittifaklar kurup, daha büyük yerleri ele geçirebiliyorlar. Oyun nerede bitiyor bilmiyorum ama bir strateji oyunu olduğu söyleniyor.
“Clash of Cliques” ise “Kliklerin Çatışması” demek. Başlık oyundan mülhem. Bazı Ağır Ceza Mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımaması, aklıma yukarıda bahsi geçen oyunu getirdi. Yargı içinde yuvalanan çeşitli kliklerin çatışması bu vesile ile iyiden iyiye gün yüzüne çıkmış oldu.
‘Siyaset Yargının Nesi Oluyor? başlıklı yazımda jüristokrasiyi; tekâmül etmemiş demokrasilerde, yargıçlar oligarşisinin kanunları ideolojik yorumlamaları ile toplum ve devleti belli kalıp ve darboğazlara sokup yönlendirme ve yönetme biçimi olarak tanımlamış ve bu sistemin Türkiye’yi yeniden şekillendirmesinden bahsetmiştik.
Asker ve sivil bürokrasi gibi Yargı içinde de kendi köylerini kuran çeşitli gruplar devleti istedikleri gibi şekillendirmek için, diğer köy sahiplerinin kararlarına, icabında, savaş açabilmektedirler. Anlaşılan AYM köyünün sakinleri Türkiye’yi belli bir eksende tutmak için bir karar verdi. AB ekseninde kalabilmek ve AİHM’den memleket aleyhine çıkması muhtemel kararları engellemek istediler. Hukuki ve normalleşme sinyali veren bir karar aldılar. Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararlarından bahsediyorum.
Diğer taraftan Türkiye’nin eksenini Avrasya’ya çevirmek ve Türkiye’yi AB’den koparmak isteyen bir başka köyün sakinleri de karşı atağa geçerek, AYM’nin hamlesini boşa çıkardılar. Aynı zamanda Türkiye’nin de bir hukuk devleti olma iddiasını boşa çıkaracak şekilde bir tavır sergilediler. AİHM’den çıkabilecek kararları da yok sayacak planları vardır elbette.
Rogue State İçin Zarrab ve Flynn başlıklı yazımda ise; ABD’de süren Zarrab ve Flynn davalarının bir amacının da Türkiye’yi terör devletleri listesine sokmak olduğunu ifade etmiştim. Maalesef Türkiye’nin yeni müttefikleri, AB ve ABD’nin terör devletleri listesinde yer alan devletler. Rusya, İran, Somali, Venezuela ve Sırbistan (eski listelerde yer alırdı) ile kurulan ilişkilerle Türkiye adeta benim yeni kampım burası, mesajını vermektedir. Bu Türkiye adına talihsiz bir durum.
Bu talihsiz duruma bir de Ağır Ceza Mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımamaları eklendi. Anayasa’nın ve AYM kararlarının yerel mahkemeler dahil herhangi bir kurum tarafından tanınmaması ve uygulanmaması, devleti hukuk devleti olmaktan çıkarabilir. Daha evvel bazı milletvekilleri de Anayasayı tanımadıklarını ifade etmişti. Bütün bu olaylar Türkiye’yi terör devletleri listesine sokmak isteyenlerin değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaramaz.
Türkiye gibi gıda ve enerji dahil hemen her alanda dışa bağımlı bir ülkenin, terör devleti olarak tanımlanmasının büyük bir yıkıma sebep olacağını sanırım söylemeye gerek yok. Hükümetin bir an önce OHAL’i kaldırıp, memleketi normalleştirmekten başka bir çıkar yolu yoktur.
Hukuksuzluk daha çok kurumsallaşmadan, hukuku hayata geçirmek herkesin yararınadır.