Derin profesör ve minarede ‘Çav Bella’

La Casa de Papel bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de popüler bir Netflix dizisi. Dört sezonu heyecan ile izledik. Beşinci sezonunu aynı heyecan ile bekliyoruz.

Dizinin yolu birkaç kez Türkiye ile bir şekilde kesişti. Üçüncü sezon çekimlerinden önce dizinin senaristi dizide Ankara kod adı ile bir oyuncu planladıklarını açıklamıştı. Ama olmadı.

Melih Gökçek de Türkiye için çekilen fragmanın “Ali Koç’a suikast ve darbe işareti” olduğunu söylemişti. Ömer Turan da fragmanı “ikinci gezinin işaret fişeği” olarak değerlendirmişti. 

Bunun üzerine Netflix’in kurucusu Reed Hastings Gökçek’e hitaben; “Sayın Başkan içiniz rahat olsun. Bu sadece bir film. Komplo teorileri ile işimiz yok. Darbe falan planlayan yok” açıklaması yaptı. Trajedi aslında ama komedi tadında.

Üçüncü sezonda Cezayir’de Rio’ya işkence eden Osman adında bir Türkiyeli, ona kendi mezarını kazdırmıştı. Gerçekçilik filmin popüleritesine önemli bir katkı sağlıyor.

Dizide gay rolünü oynayan Helsinki, İstanbul kod adını kullanmak istediğini söylemişti, hem de Türkiye’de LGBT tartışmalarının yaşandığı bir zamanda.

Bütün bu anlattıklarımdan, diziye duyulan ilginin nasıl bir toplum mühendisliği malzemesine dönüştürüldüğünü ve dizinin ortalama bir Türk vatandaşının zihnindeki imajını değerlendirebilirsiniz. Bu arada toplum mühendisliğine malzeme olanları da deşifre etmiş olduk. Kusura bakmasınlar artık.

Dizideki Profesör karakterine taş söktüren, bizim derin profesörün işleri bunlarla sınırlı değil. Derin profesör İzmir’de yeni bir tuzak oyun sergiledi. Nerede ise adı dizi ile özdeşleşen Çav Bella (Bella Ciao) şarkısı minarelerden söylendi. Türkiye’de daha çok “Grup Yorum” tarafından seslendirilen bir şarkıydı bu, aynı zamanda. 

Bu haberi duyunca “yakında seçim var” demekten kendimi alamadım. İşi gücü Allah ile insanları aldatmak olan Erdoğan’a seçimlerde kullanacağı malzemelerin hazırlanması gerekiyor icabında. Derin profesör Erdoğan’ın eline meydanlarda tepe tepe kullanacağı yeni bir malzeme hazırladı. Seçimde söylenecek cümleleri şimdiden hayal edebiliyorum: 

“Camileri kapatan bu CEHAPE değil midir? Camileri ahıra çeviren de bu CEHAPE’dir. Ezanı yasaklayan da bunlardır. Şimdi biz gidersek minarelerden ezanlar susar, çav bella şarkıları çalmaya başlar. İzmir’de bunun provasını da yaptılar. Ama bu can bu bedende olduğu sürece bunu başaramayacaklardır. Ancak cesedimizi çiğner ve öyle susturabilirler minarelerimizi. vs vs…” 

Ekonomi çökmüş. Damat Bakan kapı kapı dolaşıp borç para dileniyor. Türkiye’nin kredisi bittiği için para bulamıyorlar doğal olarak. Derinleşen fakirliğin ve yoksulluğun Erdoğan’ın tahtını tehlikeye attığını en çok Erdoğan biliyor. Bundan dolayı halkı ne kadar çok kutuplaştırırsa, o kadar çok başarılı olabileceğini düşünüyor. Halkın dini duygularını, geçmişte yaşanmış dinsel görünümlü travmaları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp piyasaya sürmenin hesaplarını yapıyor. 

İşte İzmir’de sergilenen son oyun, bayatlamış propaganda malzemelerini yeni bir tarzda, yeni bir elbise giydirerek ve yeniden sunmaktan başka bir şey değildir. 

Erdoğan’dan daha güzel atraksiyonlar bekliyorum. Bu çok ucuzdu. 



About Me

Ali Agcakulu is an academic, author, and columnist. After he graduated from the Graduate School of Social Sciences at the Yildiz Technical University in 2016, he worked as a Postdoctoral research fellow at The Catholic University of America. He published two books; “The Brief History of Kurdish Nationalism” and “Said Nursi’s Political Theory or The Reform of Islamic Political Thought”. As a journalist, he was a columnist with Rota Haber and Ocak Medya news websites between 2015-2019. He also has many academic and semi-academic articles published in various magazines and newspapers. He is currently a columnist with the Ahval News website. His expertise is on the history and philosophy of Turkey’s relationships between religion and politics.

Haber bülteni

%d blogcu bunu beğendi: