…15 Temmuz Erdoğan açısından da yarım kalmış bir darbedir… Önceki darbelerde olduğu gibi muhalefet tasfiye edilemedi. Siyasi partiler, sindirilmiş olsalar da, varlıklarını sürdürdüler. Şimdi o sindirilmiş partiler başlarını kaldırıp Erdoğan’a karşı iktidar iddiasında bulunuyorlar.
Erdoğan’ın, iktidarını çocuklarına miras olarak bırakabilmesi için, tez zamanda muhalefet partilerinden kurtulması gerekiyor. Bunun tek yolu Erdoğan’ın yarım kalan darbesini tamamlamasından geçiyor. Ancak o zaman tıpkı 27 Mayıs ve 12 Eylül’de olduğu gibi siyasi partileri kapatıp, kendi kontrolünde yeni bir siyasi partiler düzeni kurabilir…”
15 Ekim’de bu köşede yayınlanan makalede deşifre ettiğim mezkur plan, henüz kırkı dolmadan, Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas tarafından teyit edildi. Barlas Erdoğan’ın yeni darbe planını “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün”” tadında ifşa etti: Barlas “Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir” diyerek yarım kalan darbenin nasıl tamamlanacağını yazdı.
Erdoğan’ın CHP rahatsızlığı sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidara alternatif olacak bir yapı kurmasından kaynaklanmıyor. Erdoğan aynı zamanda CHP’nin temsil ettiği zihniyetten ve onun tarihsel, siyasal, toplumsal, ekonomik, bürokratik bağlarından da rahatsız oluyor. CHP ile birlikte bunları da tarihten silmek istiyor. Kanaatimce 2023 hedefi dedikleri şey tam da budur.
Unutmayalım ki CHP askerler tarafından kurulmuş Türkiye’nin kurucu partisidir. CHP’nin altı oku ile temsil edilen Atatürkçülüğün altı ilkesi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Anayasası’nın da ruhunu oluşturmaktadır. Bu şekil ve ruhun tecellisi olarak, askerler kendilerini devletin ve rejimin sahibi ve koruyucusu olarak görmüşlerdir.
CHP-Asker ilişkisinin debisi dönem dönem değişse bile hiçbir zaman tamamen kesilmemiştir. Bu ilişki bürokratik bir bağdan ibaret olmayıp aynı zamanda ideolojiktir. Bundan dolayıdır ki, Türkiye’de darbeler ve darbe tehditleri CHP’nin iktidarda olmadığı dönemlerde meydana gelmiş ve kurumsal olmasa bile CHP kimliği taşıyan bir çok CHP’li de -açık veya gizli- askerlerle beraber hareket etmiş ve darbelere destek vermişlerdir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara Anayasa ve kanunlara uyma çağrısının sivil bürokrasi içinde karşılık bulduğundan bahsediliyor. Bu elbette önemlidir. Ama daha da önemlisi bu çağrının askeri bürokrasi içindeki karşılığıdır. Kılıçdaroğlu’nun bu çağrısı, TSK’dan Erdoğan’a karşı yükselen rahatsızlığın bir tezahürü müdür? Ya da TSK içindeki mezkur rahatsızlığa destek vermek amacıyla yapılmış bir açıklama mıdır?
Evvela şunu kabul etmek gerekiyor. 15 Temmuz’un Erdoğan için en lütufkar yanı, TSK’nin dizginlerini onun eline vermesidir. 15 Temmuz’da bizzat komutanları tarafından tuzağa düşürülen askerler, çoğu SADAT bağlantılı olduğu anlaşılan katillere karşı mağlup duruma düşürüldü. TSK, şah damarı kesilerek Erdoğan’ın ayakları altında can çekişen bir canlıya dönüştürüldü.
Binaenaleyh Erdoğan TSK’yı Suriye bataklığına sürmek sureti ile meşgul ederek hem dizginleri eline aldı, hem de TSK’nın kendi iç bünyesini tamir ve tahkim etmesine fırsat vermedi. Üstelik TSK’nın bünyesini, TSK ruhuna zıt bir şekilde yeniden kurguladı. Düşünelim bir kere, 15 Temmuz’da askerin boğazını kesenler, TSK’nın da yeniden şekillenmesinde başat rolü oynadıklarını itiraf etmiyorlar mı?
TSK’ya adeta Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletlerine yenilen ordu muamelesi yapılıyor. İste Suriye bataklığı Erdoğan’ın TSK dizginlerini elinde tutmasının en kuvvetli araçlarından biridir. TSK, dizginlerini Erdoğan’ın elinden kurtarma yolunda ilk adımını ancak Suriye’den çekilerek atabilir. Bunun farkında olan Erdoğan ise bütün gücü ile TSK’yı Suriye’de tutmaya çalışıyor.
Ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon yetkisini iki yıl daha uzatan tezkereye CHP’den ‘hayır’ oyu gelmesinin altında yatan temel sebebin bu olduğunu düşünüyorum. Suriye hangi kirli işlere ve uluslararası suçlara bulaştırıldığı belli olmayan TSK’nın Suriye’de görevli bazı komutanlarının istifa ettiğini herkes biliyor. Bu istifalar her şeyden önce TSK’daki rahatsızlıkların tezahürüdür. Bu rahatsızlıkların farkında olan CHP tezkereye hayır oyu vererek, TSK’da mezkur komutanlara destek vermiş oluyor. Muhtemelen bu durumdan rahatsız olan komutanların sayısı, istifaları medyaya sızan beş komutan ile sınırlı değildir.
CHP’nin tezkereye ‘hayır’ derken sıraladığı 14 soruya baktığınızda, CHP’nin itirazının tezkereye değil, tezkere vasıtası ile TSK’nın, Erdoğan’ın siyasi amaçları doğrultusunda araçsallaştırılmasına olduğu, gayet net bir şekilde anlaşılır.
Tezkereye verilen hayır oyu, CHP’nin askeri konulardaki ilk itirazı da değildir. Kısa süre evvel 13 askerin şehit edilmesi ile sonuçlanan, başarısız Gare operasyonunda da Kılıçdaroğlu adeta TSK’nın sözcülüğünü üstlenerek “13 şehidin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır” diyerek askerlerin rahatsızlığını dile getirmişti. Böylece CHP adeta ordu içinde Erdoğan ve politikalarından duyulan rahatsızlığın tercümanı oluyor.
İşte Erdoğan’ı en çok rahatsız eden durum da budur. Yoksa CHP’nin temel konulara dokunmadan yaptığı tatlı su muhalefeti, bilakis Erdoğan’ın değirmenine su taşımıştır.
Artık şu konu iyiden iyiye gün netleşiyor. 15 Temmuz Erdoğan’ın zamana yaydığı büyük darbede sadece bir kilometre taşıdır. Erdoğan darbelerini yaparken hep darbe mağduru rolü oynadı. Türkiye’de, siyasi partiler dahil, halkın büyük kısmı Erdoğan’ın darbe mağduru olduğuna inandı ve ona bu gerekçe ile destek verdi.
Erdoğan’ın darbe mağduru rolü oynamaya başladığı Gezi Parkı olayları Erdoğan’ın darbesi ile sonuçlanmıştı. 6 ay sonra gerçekleşen 17/25 Aralık operasyonlarına karşı yapılan darbeler bu zincirin ikinci halkasıydı. Erdoğan Emniyet ve Yargıya büyük bir darbe vururken timsah gözyaşları dökerek, kendisine darbe yapıldığını ileri sürmüştü. 2015 seçimlerini kaybettiğinde yeni bir darbe kurduladı ve başarılı oldu. 15 Temmuz’da TSK’nın şah damarını kopardı. 2017 Anayasa referandumunda “mühürsüz oylarla” gerçekleştirdiği darbeyi “atı alan Üsküdar’ı geçti” diyerek tanımladı. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki darbeyi ayrı bir “İnce” hesapla gerçekleştirdi.
Ama her kemalin bir zevali vardır. 2019 yerel seçimlerindeki darbe teşebbüsünü İstanbul’da Ekrem İmamoğlu daha doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu püskürtmüştü. Erdoğan yeni darbe planlarının bu muhalefet tarafından püskürtülebileceğini düşünüyor.
Bundan dolayı artık CHP’den tamamen kurtulmak istiyor. Erdoğan zamana yaydığı darbesini CHP ve altı okla temsil edilen zihniyeti ile bağlantılı her şeyi tarihe gömerek taçlandırmak istiyor.
CHP, ancak Gezi’den başlayarak Erdoğan’ın yaptığı bütün darbelere karşı çıkarak ve darbe mağdurlarına sahip çıkarak Erdoğan’ın başlattığı bu süreci durdurup tersine çevirebilir?
Sizce başka yolu var mıdır?